PRENS

Oldum olası düzenli kitap okuma alışkanlığım olmamıştır. Ben daha çok müzik dinlemeyi düzene oturtmuş bir adamım. Arabada evde günün her vakti iyi müziği kaliteli ses sistemleri ile dinlemek benim en büyük lüksüm. Eline aldığı her kitabı okuyan kitap kurdu insanlara da oldum olası özenmişimdir. Bununla birlikte son okuduğum kitabı sizinle paylaşmak istedim. Okuduğum kitap Niccolo Machiavelli tarafından yazılmış PRENS adlı kitap. Okudukça ilginç geldi, tespitlerine şaşırdım diyebilirim. Tasarımda olduğu gibi zamandan bağımsız, her devir okunacak eserleri yazacak kafaya sahip olmak da muhteşem olsa gerek…Kitap her ne kadar politika ile ilgili gözükse de bence üst düzey yöneticiler başta olmak üzere her kademeden yönetici için mutlaka okunması gereken bir eser olduğu kanaati uyandırdı.
 

Prens (İtalyanca özgün adı Il Principe), Floransalı yazar Niccolo Machiavelli tarafından yazılmış politika hakkında bilimsel bir incelemedir. Asıl adı "De Principatibus" (Prenslikler Hakkında) olup 1513 yılında yazılmasına rağmen 1532'ye kadar, yani Machiavelli'nin ölümünden 5 yıl sonrasına kadar basılamamıştır. Yaşadığı süre boyunca yayımlanmamasına rağmen Machiavelli'in en bilinen eseri sayılır ve daha sonra ortaya atılan "Makyavelist düşünce" teriminin temelini oluşturur.

Prens'te anlatılan görüşler okuyana uç noktalarda gelebilir, fakat eserin Floransa'da süren kargaşa sırasında yazılmasından dolayı Machiavelli ancak mutlak güç sahibi kararlı bir yöneticinin bütün sorunları aşabileceğini düşünür.
 

Prens'te dile getirilen görüşler genellikle bir hükümdarın saltanatını ayakta nasıl tutabileceği ve hükümdarlığını nasıl daha da güçlendirebileceği üzerinedir.

 

Machiavelli'ye göre ahlaki ilkeler her özel durumun ihtiyaçlarına tamamen teslim olmalıdır. Bu yüzden, Prens gücünü koruyabilmek için gerekirse her şeyi yapmaktan çekinmemelidir. Machiavelli, bir hükümdarın asıl gücünü sevilmekten çok korkutmaktan alması gerektiğini söylerken gene de kendinden nefret ettirmemesini öğütler.


Prens açılış bölümünde, çeşitli prenslikleri (yeni kurulmuş ya da babadan oğula geçmiş) yönetmeyi sağlayacak etkin yöntemleri anlatır. Floransa aristokrasisinden olan Machiavelli bir devleti ele geçirmenin, yönetmenin ve korumanın en iyi yollarını okuyucuya anlatır. Bu bakımdan yöntemler savaşı ve acımasızlığı telkin eder.

 

Daha sonra, Cesare Borgia'nın ilham kaynağı olduğu ideal prensin sahip olması gereken özellikleri anlatır. Günümüzde yazılan modern liderlik metinlerinin birçoğu bu bölüme gönderme yapmaktadır. Etkili bir politik liderin özellikleri şöyle sıralanabilir:
 

• Büyük liderleri kendine örnek almaya istekli olmak. Özellikle Antik Roma'dan.
• Hükümetin halkın yaşam kalitesini yükseltmek için ne kadar gerekli olduğunu göstermek. Örnek olarak: Herhangi bir birey veya kurum üzerindeki kontrollü baskıyı geçici olarak gevşetmenin neticesinde oluşacak kaos ortamının etkilerini göstermek.
• Savaş sanatına hakim olmak.
• Var olan acımasızlığın ve ahlaksızlığın gücü ve dengeyi koruyabilmek için gerekli olabileceğini anlamak.
• Kaba ve ahlaksız sanılmamak için dindar görünmeye çalışmak. Machiavelli, İspanya kralı Ferdinand'ın İtalya'ya dini bahane ederek saldırmasını över.
• Gerektiği yerde öğüt ve tavsiye dinleyecek kadar erdemli olmak.

 

Biraz da kitapta ilgimi çeken bölümlerden kısa alıntıları sizinle paylaşmak isterim:
 

*Prens’te erdem (virtu) ahlak yada dindeki anlamının ötesinde bir anlam taşır: Erdem bir amaca ulaşmak için uygun araçları kullanma yetisidir; kişi bunu yaparken elverişli “fırsat”tan (occasione) yararlanabilmeli ve talih’in (fortuna) olumsuz etkilerinin üstesinden gelebilmelidir. Dolayısı ile erdem kavramı, güç, beceri, yetenek, kararlılık gibi anlamları içerir.
 

*Kişi talihi aşmaya çalışmaktan çok, onula yüzleşmeli ve mümkünse talihi kendi iradesine bağımlı kılmalıdır.
 

*İtalyanca virtu (erdem) sözcüğü Latince virtus’tan gelir; virtus’un kökü “erkek” anlamına gelen vir’dir. Dolayısı ile erdemlilik “erkeklere özgü”dür. Nitekim Machiavelli prensin her durumda kadın gibi davranmaktan uzak durması gerektiğini belirtir ve kadınsılığı korkaklık ve hoppalıkla özdeşleştirir.
 

*Bilge prensler, yalnızca var olan sorunları değil, gelecekte ortaya çıkabilecek sorunları da dikkate alırlar ve her tür çabayı göstererek bunları önlemeye çalışırlar; çünkü sorunlar önceden görüldüğünde, çareleri kolayca bulunur; ama kapına dayanmalarını beklersen, hastalık artık iyileştirilemez hale geldiği için, ilaç çok geç kalmış olur.
 

*Usta okçular vurmak istedikleri yer çok uzak göründüğünde, yaylarının gücünü bildiklerinden, hedef aldıkları yerin çok daha yukarısını hedef alırlar. Oklarıyla o kadar yükseğe erişmek için değil, böyle yükseğe nişan almanın yardımıyla hedeflerini vurabilmek için.
 

*İnsanlar ya korkudan ya nefretten ötürü başkalarına zarar verirler.
 

*Sana bağlananların, açgözlü olmamaları koşuluyla, onurlandırılıp sevilmeleri gerekir.
 

*Güçlü prenslerin niteliklerini gözden geçirirken, başka bir yönü de gözden geçirmek gerekir; o da şudur: Bir prens gerektiğinde , tek başına ayakta durabilecek güce sahip midir, yoksa her zaman başkalarının onu savunmasına mı ihtiyaç duyar?
 

*İnsanların doğası öyledir ki, hem yaptıkları, hem gördükleri iyiliklerden ötürü yükümlülük duyarlar.
 

*Bir prens uyruklarını soymak zorunda kalmamak, kendini savunabilmek, yoksul ve aşağılanan birisi durumuna düşmemek, açgözlü olmaya zorlanmamak için cimri diye anılıyorsa, bunu fazla önemsememelidir; çünkü bu, hükmünü sürdürmesini sağlayan kusurlardan biridir.
 

*Bir prens acımasız değil, merhametli sayılmalı arzulamalı; ne var ki; bu merhameti asla kötüye kullanmamaya özen göstermelidir.
 

*İnsanlar genel olarak elleriyle değil, gözleriyle yargıda bulunurlar; çünkü herkes görür, ama çok az kişi duyumsar. Ne gibi göründüğünü herkes görür, ama ne olduğunu çok az kişi duyumsar.
 

*Prens küçümsenmesine ya da nefret edilmesine yol açacak şeylerden kaçınmaya özen göstermelidir; bunu başarabilirse, görevini yerine getirmiş olacak ve başka kusurlarda herhangi bir tehlike ile karşılaşmayacaktır.
 

*Hiçbir şey bir prense, büyük girişimlerde bulunmak ve kişisel becerilerinin sıra dışı örneklerini sergilemek kadar saygınlık kazandırmaz.
 

*İyi öğütler, kimden gelirse gelsin, prensin sağduyusundan kaynaklanmalıdır, prensin sağduyusu iyi öğütlerden değil.
 

*Bir prensin hayvan doğasını iyi kullanabilmesi gerektiğine göre, hayvanlardan tilki ve aslanı seçmelidir; çünkü aslan kendini  tuzaklardan koruyamaz, tilki de kendini kurtlardan koruyamaz. Öyleyse, tuzakları tanımak için tilki, kurtları korkutmak için de aslan olmak gerekir.