Ekim ayında 5. Ulusal Kalıpçılık Zirvesi’nde sektör sorunları konuşuldu.
Ulusal Kalıp Üreticileri Birliği (UKUB) tarafından düzenlenen zirvede kalıp sektörü bütün yönleriyle masaya yatırıldı. Bizim de üyesi olduğumuz UKUB’un düzenlediği bu zirvede geçen senelere oranla bana göre daha anlamlı geçti. Zira günümüz hastalığı olan problemleri görmezden gelmek ve her şeyi güllük gülistan görmek yerine Türkiye’de kalıpçılığın ilerlemesi için eksikler, doğru teşhis ve yapılması gerekenler için samimi yorumlar duydum.
Özellikle UKUB başkanı sevgili Şamil ÖZOĞUL’un konuşmasını çok değerli buldum . Sizinle paylaşmak isterim. Özoğul, ana sanayiden en küçük tedarikçiye kadar, her kesimin farklı bakış açılarıyla yapacakları katkıların Türk kalıpçılığının gelişimi için oldukça önemli olduğunu vurguladı.
Türk kalıpçılığının mevcut sorunlarını şu şekilde özetleyebiliriz:
Türk kalıpçılığının yaşadığı tüm sorunların kök nedeni, tasarımdan teslimata, birçok süreçte teknolojik yeniliklerden yeterince faydalanmıyor olmamız ve her süreçte, zaten çok az olan nitelikli insana bağımlı olan bir üretim ve yönetim sistemini benimsemiş olmamızdır. Sonuç olarak fiyatlandırma, kalite, teslim süresi, verimlilik ve karlılıkta sürdürülebilir bir standart yakalamamız da mümkün olamamakta, yüksek maliyetler ve uzun teslim süreleri rekabet gücümüzü düşürmektedir.
Günümüzde gelişmişlik seviyesine göre değişmekle beraber, neredeyse her ülkenin en büyük sorunu, işe uygun insan kaynağı eksikliğidir. Amerikan İş Kurumu’nun resmi verilerine göre kalıpçılık sektörü, en yüksek saat ücretlerinin ödendiği iş kollarının başında gelmesine rağmen son 10 yılda istihdam % 45, sektörde faaliyet gösteren firma sayısı ise % 36 azalmıştır. Aynı kurumun verilerine göre kalıp üreticilerinin % 80’i nitelikli personel aramakta, ancak bulamamaktadır.
Bu soruna yönelik yapılan çalışmalar neticesinde kurumun yayınladığı raporun özeti şudur : Sektörde çalışan tecrübeli kalıpçıların büyük kısmı gelişen teknolojik şartlara, CAD/CAM/CAE yazılımlarının, CNC tezgahların kullanıldığı yeni çalışma ortamlarına ve yeni nesil çalışma arkadaşlarına uyum sağlayamamışlardır.
Yeni nesil ise fiziksel emeğin de yoğun olduğu bu sektörde çalışmayı tercih etmemekte, yüksek ücret alsalar dahi meslek öğrenmek için gerekli sabrı göstermeyi göze almamakta, katma değeri daha yüksek olan, uzay ve havacılık, savunma sanayi, bilişim, finans ve eğlence sektörlerini tercih etmektedirler. Gençleri kalıpçılık sektörüne yönlendirmek ve kazandırmak için yürütülen birçok eğitim programı yeterli katılım olmadığı için iptal edilmektedir. Bu durum neticesinde mevcut kalıp ihtiyacı büyük oranda yurtdışından tedarik edilmektedir. Amerika’nın son on yıl içinde kalıp ithalatı % 268 artmıştır. En fazla ithalatın yapıldığı iki ülke ise Çin ve Japonya’dır.
Benzer sorunları Türkiye’de biz de yaşamaktayız ama arada küçük bir farkla.. Türkiye’nin yüksek katma değere sahip üretim oranı sadece % 5 iken Amerika’da bu oran % 30’un üzerindedir. AB ülkelerinin ortalaması ise % 20’dir.
Bu ülkelerde yeni neslin, fiziksel emeğin yoğun olduğu işler yerine katma değeri daha yüksek olan sektörlere yönelmeleri oldukça mantıklı bir durumdur. Ancak ülkemizde yüksek teknolojik üretim bu kadar azken ve işsizlik oranı bu kadar yüksekken, gençlerimizi kalıpçılık gibi, göreceli yüksek katma değerli iş kollarına yönlendiremiyor olmamız üzücüdür. Kaldı ki Türk Kalıpçılık Sektörü diğer birçok ülkenin aksine, son 5 yılda % 250 büyümüş, istihdam ihtiyacıyla beraber maalesef problemleri de artmıştır. Sanayi üretiminde yerlilik oranının her geçen yıl gitgide düşmesi, ülke ekonomimiz için önemli bir tehdittir. İhracatın şampiyonu otomotiv sektöründe yerlilik oranı 1980’lerde % 85 civarındayken bu oran 2014 yılında % 55’e düşmüştür. Bu durumu iyi okumak gerekir.
Hem teknolojiye hem de onu iyi kullanacak nitelikli insana ihtiyacımız var. Her ikisinin eksikliği de sanayi sektörlerimiz için en büyük tehdit olarak değerlendirilmeli, biran önce önlem alınmalıdır. Kişisel eğilim ve kabiliyetler, sektörel talep ve ihtiyaçlar dikkate alınarak, bilimsel bilgi ışığında eğitilmiş, yetkin ve nitelikli insan kaynağı olmadan şirketlerimizin ve ülkemizin bağımsız olarak gelişmesi mümkün değildir. Ulusal eğitime ayrılan bütçe ve mevcut bakış açısıyla sisteminin iyileşmesini bekleyecek lüksümüz olmadığına göre, biz neler yapabiliriz?
Bazı kalıpçıların yaptığı gibi sektörden tamamen çekilebilir, yerlilik oranının daha da düşmesine katkı sağlayabiliriz. Birçok kalıpçının yaptığı gibi, kalıp yapma kabiliyetini kullanarak parça imalatına geçebilir, sadece atıl kapasiteyle piyasaya kalıp yapmaya devam edebiliriz. Ya da, teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanarak, aynı insan kaynağıyla daha çok ve daha kaliteli iş yapar, rekabet gücü yüksek olan küresel bir kalıp tedarikçisi haline gelebiliriz.. Bunlar içinde en zor olan şüphesiz ki sonuncu yöntemdir. Neden zor ?
1. Mevcut işletme kaynaklarının sil baştan elden geçirilmesi gerekir. Verimsiz makina, ekipman ve yazılımların “çoğu zaman yok pahasına” elden çıkarılması, amaca uygun, teknolojik yeni yatırımların yapılması gerekir.
2. Mevcut insan kaynaklarının yeni sisteme göre eğitilmesi gerekir.
3. Ekibin, işlerini kaybetme korkusuyla senelerdir alışmış olduğu düzenin değişmesine karşı mukavemet göstermesi
4. Ekibin yüksek teknolojiye ayak uyduramaması nedeniyle, dönüşüm döneminde zaman ve kalite maliyetlerinin ortaya çıkması ve rekabet gücünün düşmesi…
Ancak sektörde varlığımızı sürdürmek istiyorsak tüm zorluklara rağmen bu dönüşümü başlatmamız da kaçınılmazdır.. Kalıp üretim sürecinin katma değeri etkileyen en önemli aşamaları tasarım ve tasarım doğrulama, yani analiz aşamalarıdır.
Sizce kalıp üretim sürecinin ne kadarı gerçek operasyon süresidir ?
Bu sorunun cevabını sevgili Şamil’den duyduğumda şok geçirdim. Siz de şaşıracaksınız… Sadece % 7..% 2 ölçme + doğrulama, % 2 taşıma, % 89 ise operasyonlar arası bekleme süresi olarak ölçülmüş. Bu ölçümün yapıldığı Detroit’teki kalıp fabrikası son krizde batmış, tabi bunu da belirtmekte fayda var. Bu yüzden doğrulanmış tasarım üzerinden imalata geçmeden önce mutlaka her bir parça için detaylı metot çalışması yapılmalı, hazırlanan üretim planları üzerinden tüm kalıp bileşenleri MRP ve proje yönetim yazılımları kullanılarak etkin şekilde takip edilmelidir.
Günümüzde kalıp, % 90 tezgahta bitmelidir. Kalan % 10 alıştırma-montaj ve deneme için yeterli olmalıdır. Şimdiye kadar tüm anlattıklarım bu oranı yakalamaya yönelik yöntemlerdir... % 90 içerisinde daha çok teknoloji daha az insan var, % 10 içerisinde ise daha çok insan daha az teknoloji… Seçmek size kalmış..
Türkiye’de maalesef kalıpçılarımızın birçoğu halen CNC tezgahlarda otomatik takım değiştirme, takım ön hazırlama, hızlı bağlama gibi sistemleri dahi kullanmıyorlar. Gelişmiş ülkelerde kalıpçılık sektöründe kullanılan bir CNC tezgahın yıllık çalışma süresi ortalama 6.000 saat iken Türkiye’de ortalama 3.000 saat civarındadır. En iyi firmalarımızda dahi 4.500-5.000 saati ancak bulmaktadır. Daha da üzücü olan, çoğu firmamızın bunun farkında dahi olmaması, işler yetişmedikçe yeni tezgah yatırımına yönelmeleridir.
Zirvede konuşan Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Genel Koordinatörü Süheyl Baybalı, konuşması da ikinci dikkatimi çeken konuşma idi; Kalıpçılık sektörünün sanayileşmenin temel taşlarından biri olduğunu vurguladı. Kalıpçılık sektörüne otomotiv açısından bakışı söyle özetledi;
a. Kalıpçılık, sanayileşmenin temel taşlarından biri olarak kabul edilmektedir.
b. Kalıp, standart ve düşük maliyetli üretimin en temel ekipmanıdır.
c. Türkiye’de özellikle son 15 yıl içinde büyük bir gelişim gösteren kalıpçılık, başta otomotiv olmak üzere pek çok sektör için önem taşıyor.
d. Dünyada üretilen kalıpların yaklaşık yüzde 70’i otomotiv sektöründe kullanılmaktadır.
e. Türk kalıp sanayisi Avrupa’nın hemen hemen her ülkesine ihracat gerçekleştirmekle birlikte, 2014 yılında GTIP bazında 205 milyon $’lık ihracata karşılık, 357 milyon $ ithalat yapıldığı da göze çarpmaktadır.
f. Otomotiv sanayinde yapılan yeni yatırımlar, kalıp ihtiyacını da artırmaktadır.
Dolayısıyla kalıpçılık sektörü, Türk imalat sanayisi için stratejik öneme sahiptir.
GÜZEL ÜLKEM;
Güzel ülkem , seçimlerden yeni çıktı. Öncelikle hepimize hayırlı olsun. Hepimize düşen de kaybettiğimiz 2015 yılını geri kazanacak şekilde çalışmak, çalışmak, daha çok çalışmaktır. Birlikten kuvvet doğar. Birlikte çalışma kültürümüzü geliştirmek zorundayız. Kalıpçılık sektörü de diğer sektörlerden , güzel ülkemden farklı değil, ülkemizin aynası. Gelişme için önce doğru tespit önemli. Sevgili Şamil ÖZOĞUL’un kalıp sektörünü temsil eden tek kurum olan UKUB’un başkanı olarak yaptığı bu konuşmayı çok değerli buluyorum, ağzına sağlık diyorum.
Türkiye’de kalıpçılık sektörünün gelişimi için; teşvik edilecek öncelikli sektörler kapsamına alınması en büyük temennimizdir.