20 Eylül 1950- 13 Ağustos 1951
20 Eylül 1950 Çarşamba
Saat 10:34 tren yavaş yavaş hareketle Etimesgut istasyonundan ayrılıyor.Trenin devamlı düdük sesleri istasyonda ve yol boyunca uzanan evlerdeki halkın şaşkın tezahüratları ile Ankara şehri geçiliyor.
Kırıkkale istasyonundayız. Kalabalık bir halk kütlesi, askere su dağıtıyor. Her vagona birer sepet üzüm hediye olmak üzere konuluyor. “Varol Türk Ordusu” sesleri ve bir alkış tufanı arasında yola devam ediyoruz.
Yerköy istasyonundayız. Belki Ankara garından daha kalabalık bir halk kütlesi karşılıyor. Askere: Ayran, limonata, gazoz ve soğuk su ikram ediyorlar. Davul zurna ile bizleri eğlendiriyorlar. Bu güzel yer halkının millet ve vatan sevgisinin Türklüğü has bir durumda, şayanı hayret.
21 Eylül 1950 Perşembe
Misavirperver ve alicenap Toprakkale halkının alkış tufanı içinde istasyondan ayrılıyoruz. Biraz sonra deniz görünüyor. Tren artık deniz kenarını takip ediyor. Saat 19:27 Tren İskenderun garında duruyor.
Alay birlikleri İskenderun’a 17 km uzaktaki Belen mevkiine gidiyor. Böylece 26 eylül 1950 günü saat 13:00’e kadar İskenderunda kalınıp aynı saatler iskeleye hareket ediliyor. Saat 21:20’de vapur yavaş yavaş yola devam ediyor ve gemiye Gelibolu muhribi de refakat ediyor.
Saat 21:30 arkasında Gelibolu muhribi bulunan HAAN gemisi 15 mil üzerinde hızla yola devam ediyor ve İskenderun kasabasından yavaş yavaş uzaklaşıyor. Kore Türk Silahlı Kuvvetleri de artık hiç şüphesiz Birleşmiş Milletler emrine girmiş ve anavatan topraklarından çok uzak yerlerde kahramanlıklarını dünyaya bir daha ispat ettirmek için kesin olarak harekete geçmiş bulunuyor.
15 Ekim 1950 Pazar
Saat 06:00’da ( Türkiye’de 24:00) kalkarak kahvaltıya gidiyoruz. Bugün saat 02:00’den itibaren saatler birer saat daha ileri alınıyor.Kolera aşısı yapıldı. Gemi daima sahillerden uzak seyrettiği için hiçbir yer göremiyoruz. Yalnız gördüğümüz şeyler; engin denizler, masmavi ufuk ve uçan balıklardır. İki gün sonra Kore’ye varacağımız söyleniyor. O gün için geminin temizliğine ve indirmeye ait emirler veriliyor.
07 Kasım 1950 Salı
Gece sabaha kadar eşim ve çocuklarımla uğraştım. Sözde Kore’den dönerek onlara kavuşmuşum. Sevincim sonsuzdu. Uyandığım zamana heyhat ki Kore’de beton bir binada olduğumu anladım. İçimin yandığını hissettim. Ah ne olurdu da rüya olmasaydı. Hareket günleri yaklaşmakta ve Kore Türk birliği mensupları harp için teçhiz edilmekte. Düne kadar geri çekilmekte olduğu rivayet edilen Birleşmiş Milletler Kuvvetleri dün savunma mevzilerinde tutunmaya muvaffak oldukları bildiriliyor. Öğleden sonra şubeye tercüman olarak verilen Koreli ( Kim Kimun) şahsa şubedeki subay ve gediklilerin rütbe adlarını öğretmekle meşgul oluyorum. Alay tarafına Ankara radyosunu dinlemeye gidiyorum. Radyo bozuk olduğu için hiçbir şey dinleyemeden bir çay içtikten sonra yatakhaneye geliyorum.
26 Kasım 1950 Pazar
Bu gece de titremekle geçiyor. Soğuktan çadırlardan korkarak çıkıyoruz. Yerler ve sular buz tutmuş, zehir gibi bir ayaz. Her taraf bembeyaz kırağı . Yakılan ateşler etrafında askerler. Herkes; gece sabaha kadar uyuyamadıklarını söylüyor. Diğer taraftan şoförler donmuş olan araçlarını çalıştırmaya uğraşıyor.
Saat 16:00’da ani olarak hareket emri veriliyor. Hemen çadırları söküp eşyaları torbalara dolduruyoruz. Muharebe grubu yaya olarak hemen hareket ediyor. Tugay karargahı hareket hazır bir durumda bekliyor.
27 Kasım 1950 Pazartesi
Gece saat 02:00’de karnım acıkıyor. Ah biraz ekmek olsa da yesem diyorum. O esnada elinde bir kutu makarna ve biraz ekmekle bir er ateş başına gelerek bana ikramda bulunuyor. Bu az miktarda olan makarna ve ekmeği sanki koklayarak yiyoruz. Bu suretle açlığım biraz olsun gidiyor. Bu sefer de uyku bastırıyor. Hava gayet soğuk, kavurucu bir rüzgar. Hemen oracığa uzanıyorum, bu suretle iki saat uyumuşum. Uyandığım zaman dişlerimin birbirine vurduğunu hissediyorum. Artık ne kadar üşüdüğümü tahmin edin. Nihayet saat 14:00 oluyor. Henüz toplanmamış birkaç çadırı da yükleyerek Kunuri köyüne hareket ediyoruz.
28.Kasım 1950 Salı
………………………………
29.Kasım 1950 Çarşamba
………………………………
27-29 Kasım 1950 KUNURİ SAVAŞI: Çin Halk Kurtuluş Ordusu 342. Alay, Türk Tugayı'na arkasından saldırdı ve tamamen kuşattı.Türk birliğinin Kunuri direnişi sayesinde Birleşmiş Milletler Kuvvetleri'nin çevrilmesi ve cephenin çökmesini engellenmiştir. Yan ve gerilerini koruma görevi verilen Türk Tugayı, görevini yerine getirmiş ve müttefik kuvvetlere geri çekilmek için gereken 3 günü kazandırmış, kendisi de zayiat vermesine rağmen kuşatmayı yararak imhadan kurtulmuştur. Bu muharebede tugayın toplam zayiatı; 767 subay, astsubay ve er'dir. (218 ölü, 455 yaralı ve 94 kayıp).
Mekanı cennet olsun dedem Kazım Ünlü Kore’ye giden ilk birlikte idi. İlk erkek torun olduğumdan olsa gerek, eski zamanların alışkanlığı çocuklarına gösteremediği ilgi, alaka ve sevgiyi bana gösterdi beni yetiştirdi , büyüttü. ilk okulda elimden tuttu okula götürdü, ödevlerimi yaptırdı. Biraz eski kafalılığım, iş disiplinim, vatan sevgim dededen geçti anlayacağınız.
Bizleri yetiştiren babalarımız, dedelerimiz , atalarımız bizim yaşamadığımız yoklukları göğüsleyerek ve fedakarlıklarla bize bu vatanı bıraktılar.Bu vatan bizim.
Bizim birinci görevimiz de; yaptığımız işlerle ve geleceğe hazırlayacağımız evlatlarımızla, ülkemizi daha ileriye taşımak olmalı…