Gözler

Gözlerin arasındaki ilişkiyi hiç düşündünüz mü? Onlar birlikte göz kırparlar, birlikte ağlarlar, her şeyi birlikte görürler ve  birlikte uyurlar. Buna rağmen asla birbirlerini görmezler.

 

Türkiye’de ana ve yan sanayi ilişkilerini düşününce aralarındaki ilişki gözlere çok benziyor. Ana sanayinin rekabetçi ürünlere sahip olması için yan sanayi ile birlikte eş zamanlı ve uyumlu çalışması şart. Aynı hedefe birlikte bakmalı, Birlikte sevinip, birlikte büyümeli. İyi günü de zorlu günleri de birlikte yaşamalı. Yani sağ göz ile sol göz birbirinden farklı olmamalı…

 

Son yirmi yılda ana sanayilerimizin ve yan sanayilerimiz gerek üretim yaptıkları fiziki yapılar gerekse bilgi sermayelerini oluşturan Ar-ge merkezleri ve tasarım ofisleri ile Global rekabette görmek istediğimiz yerlere geliyorlar. Kimi zaman tanınmış markaları yurtdışındaki fabrikaları ile birlikte Türk firmaları satın alıyor, ortaklıklar kuruyor.

 

Daha da yol alacak çok mesafe olduğu ise apaçık ortada. Günümüzde ana sanayilerimiz artık farklı bir bakış açısı ile yan sanayine bakmalı. Her şeyin başı ana sanayiler. Uzun dönem stratejik planlarını yaparken daha kapsamlı düşünülmeli. Yan sanayini sahiplenmesi gerekiyor. Yıllarca “Ar-ge yapmayın biz yapıyoruz, siz istediğimiz kalitede hedef fiyattan üretin” söylemi ile bugünlere geldik. Her yılbaşı “rekabet kızışıyor, ucuzlatma yapmamız gerekiyor” diye düzenli indirimler de klasik uygulama oldu.  Çalıştığı ana sanayi firmasına güvenip yarı bağımsız hale gelen yan sanayiler esnekliklerini yitirdiler. Ana sanayi firmasında üst yönetim değiştikçe değişen politikalardan birçok yan sanayi firması az çok etkilendi, etkileniyor.

 

Geçen senelerde katıldığımız Euromold- Almanya fuarında Hollandalı bir firma sahibi ile tanışmıştım.  Çok samimi ve içtenlikle sohbet etme fırsatını buldum. Hollanda da bizim gibi Tasarım ve Mühendislik hizmeti veren bu firma iş görüşmesi için gittiği hepimizce bilinen bir ana sanayiye şöyle diyebiliyor:  “Bana iş vermelisiniz, çünkü işimi iyi yapıyorum. Gelişmem sizin de yararınıza. Beni yaşatıp büyütmek zorundasınız.” Böyle bir toplumsal bilinç bunu hak olarak görüp, gönül rahatlığı ile kendini ifade ediyor ve karşılığını alıyor.  Aklıma bir film sahnesi geldi. Siz de hatırlarsınız. Amerikan filminde sokakta yaşayan evsiz adam polise  “Bana kötü davranamazsın. Senin vergini ben veriyorum” diye karşı çıkar. Adamın vergi vermeden, hakkını bu şekilde savunması ilginç gelirdi.

 

Türkiye’de yan sanayici olmak zor. Ancak bu virüs içimize yerleşince bir daha çıkmıyor. Böyle mutlu oluyoruz. Daha çok yatırım yapayım, daha kaliteli üreteyim, daha çok işçi çalıştırayım diyen çok büyüğüm olduğunu bilirim. Firma ciro artış rakamı ile birlikte işçi sayısı artışını da eş gören, gururla söyleyen sanayicilerimiz var bu ülkede. Ülkemizin çalışmaya, üretmeye ihtiyacı var.  

 

Sohbet etmekten ve bilgisinden her zaman faydalandığım bir büyüğüm ile sohbet ediyordum. “İnovasyon ve Ar-ge ihtiyacı olduğu , projenin faydasını ve yapması gerektiğini bildiği halde niye yan sanayiler yeni proje yapmakta kararsız” sorusuna cevap arıyordum uzunca süredir. Malum mühendislik ve ar-ge firmasıyız. Firmalarla çalışıyoruz, davet ediliyoruz, tanışıyoruz. Kısa sürede iyileşme ve katma değer yaratabileceğimiz kimi firma ile niye çalışmaya başlayamadık? Sorusunun cevabını yeni buldum. Dedi ki “Biz bu ülkede 4 kriz görmüş ve ne bedellerle bu krizleri atlatmışız. Dediğin gibi yapmamız gerek ,çok yararlı projeler olduğunu da biliyoruz ama krizlerin izleri kafamızın içinde hala duruyor. ”  Bir yandan ülke şartlarını, bir yandan çalıştığımız firmalarla ilişkiler, bir yanda çalışanlarımızla sağlıklı bir firma yaratmak ve yaşatmak kolay değil.

 

Ulus olarak kıvrak zekalı, çalışkan ve her türlü şarta çabuk adapte olabilen insanlarız.  Ancak birlikte çalışmak, plan yapmak ve zaman yönetimi konusunda pek başarılı olduğumuz söylenemez.  Neden firmalar birbirine güvenerek birlikte ortak hedeflere yol almaya pek hevesli değiller? “Her koyun kendi bacağından asılır” ,   “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyen atalarımız haklı olabilir mi?

 

İşimizi kolaylaştıran , işimizi büyüten hizmet aldığımız firmaları koruyup kollamak görevlerimiz arasında olmadıkça 2023 hedeflerine ulaşmamız zor. “Komşu komsunun külüne muhtaçtır” sözü boş değil.  Zaman;  partnerini seçme vakti. Bizi geleceğe taşıyamayacak firmaları geliştirmeli yada yerine daha iyilerini koymak zorundayız. Ancak memnun olduğumuz firmaları da koruyup, stratejik partner statüsüne getirmemiz gerekiyor. Özellikle beyaz eşya ve otomotiv sektöründe ülkemizde üretim yapan yabancı orijinli ana sanayiler “kendi ülkelerindeki yan sanayilerini koruma adına parça alımlarını yurtdışından devam ettiriyor, üretim adetleri artınca da ülkesindeki yan sanayini ülkemizde üretim yaptırarak alımını aynı firmadan yapmaya devam ediyor. Yan sanayini ve ülke menfaatlerini düşünüyor. Doğrusu da bu. “Uzun vadeli alım ve fiyat garantilerini yan sanayilerine veriyorlar” . 

 

Empati yapmak herkes için çok önemli. Çalışan, firma sahibi yerine koymalı kendini, firma sahibi çalışan . Ana sanayi yan sanayi yerine koymalı kendini, yan sanayi ana sanayi. Yolsa olmuyor; aynı yere gözler birlikte bakmayınca işler yolunda gitmiyor.