Her insan eşit doğar. Sonrasında dengeler farklılaşır. Doğru kararları verenler biraz daha öne geçer hayatta. Yıllar geçtikçe bireyler; sağlık, zenginlik, kariyer bakımından farklı konumdadır artık. Zengin, fakir, genç, yaşlı, evli, bekar, kadın, erkek ne olursak olalım hepimizin eşit olarak sahip olduğu kavram; zamandır. Herkes için gün 24 saattir. Zaman herkese eşit olarak dağıtılmıştır.
Zamanı kaliteli ve verimli kullanmak bizlerin elindedir. Zamanını iyi yöneten kişilerin ortak özelliği hayatlarındaki önemli ve getirisi fazla olan şeylere zamanlarını daha çok ayırıyor olmalarıdır. Zamanı iyi kullanmak doğru yerlerde, doğru zamanlarda, doğru faaliyetlerde bulunmaktır. Bu durum bizleri istediğimiz hedeflere ulaştıracaktır.
Şirketler de canlı varlıklar gibidir. Onların da kişiler gibi bir tarzı vardır. Şirket binasına girdiğinizde binası, masalar, duvarların rengi, ofisler, montaj hatları, makineler, çalışan personeli hepsi bir şeyler anlatır. Zamanı yöneten ve zamana ayak uydurmuş şirketlerin çalışanları mutlu ve şirketlerine güvenleri tamdır. Gelecek kaygısı duymazlar. Bu şirketlerin bütçeleri vardır. Gelecek yıl ve sonraki 5 yılın aksiyonlarını hayal ederler ve düzenli hedeflerini kontrol ederler, gerekiyorsa revize ederler.. Bütçe şirketin olmak istediği yeri gösteren bir hayaldir. Hayal ve hedef olmadan başarı gelmez. Ürün gamlarını yönetirler. Yeni ve yaratıcı ürünler firmaları rakiplerinden öteye taşır. Rakipleri ve pazarı takip ederler. Rakiplerine saygı duyarlar. Son kullanıcı beklentileri onlara yeni fikirler sunar. Ar-ge’ye yatırım yaparlar. Gerek şirket içi çalışanlarının bilgi birikiminden faydalanırlar gerekse şirket dışı partner firmalarla çalışırlar. Pazarlama ve satış ağının yanı sıra markalarına yatırım yaparlar, çalışanlarını eğitirler. Mutluluk iş yaşantısı içinde mutlaka olması gereken doğal bir olgudur. İşini seven ve mutlu her çalışan şirketini başarıya taşır.
BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR
Ülkemizde yurtdışında kalıp yaptırmak için zaman içinde belirli ülkeler moda idi. 90’lı yılların başında İtalya vardı. Sonra Tayvan, arkasından Portekiz, sonra tekrar Uzakdoğu Kore, nihayetinde esas oğlan Çin… 20 yılı aşan iş yaşantımda bu ülkelere iş seyahatlerim olmuştur. Ama en ilginç yaklaşımları ile Tayvan’ı hala hatırlarım. Yer yokluğundan yüksek gerilim hatları taşıyıcı direkleri kavşakların ortasında idi. Haliyle teller de yolların üstünde. Arabanızı park edeceğiniz şehir merkezindeki yerin kirası araba fiyatından yüksekti. Bir de asansöre araba ile girip açılan kapıdan 5. kata park edişimizi unutamam. 90’lı yılların başında tasarımını yaptığım çamaşır makinesi pano setlerinin kalıp kabulü için gitmiştim. İlginç olan ise başkent Taipei’de yüzlerce kalıp imal eden firma var iken işi sadece kalıp denemesi olan firmalar vardı. Bu firmalar 24 saat randevu usulü ile kalıpları tam bir profesyonellikle deniyorlardı. Kimi zaman gece yarısı ikide ,üçte otelden kalıp denemesine giderdik. Enjeksiyon makineleri kalıp denemelerine özel imal edilmiş , hızlı kalıp sökme aparatları, kalıp bağlama hızları aklımıza gelen her şey sadece kalıp denemesi odaklı idi. İşlerini ciddiye alan ve birbirlerine güvenerek birlikte çalışmayı öğrenmiş firmalarla kaplıydı ülke. Sebebi belki yer yokluğu idi belki de kültürel. Ama dikkatimi çekmişti. Verilen sözlerin zamana bağlı olarak titizlikle tutulduğunu hissetmiştim o zamanlar. O insanlar zamanın değerini ve zamanı yönetmesini biliyorlardı.
Üzerinden onlarca yıl geçti. Ülkemizde onca kalıp imalatçısı var. İşi sadece kalıp denemesi olan firmalar da olsa güzel olurdu. Bizdeki güncel uygulama ise kalıp alıştırma presi alacağımıza, enjeksiyon presi alıp kalıpların enjeksiyon makinesinde alıştırmasını yapmak, sonrasında kalıp denemeleri için numune parçaları basmak. Hatta seri imalata bu yolla geçip sonra kalıpçılıkla fasonculuk arasında kalan işletmeleri hepimiz görüyoruz.
AÇIK İNOVASYON’u hayatımıza sokmak önemli. Yani her şeyi şirket bünyesinde yapmaya çalışarak rekabetçi fikirler ve maliyetler çıkmıyor. Yapılması zorunlu işler bekliyor. Toplantı üstüne toplantı. Her şeyi kendi bünyemizdeki kısıtlı imkanlarla çözmeye çalışarak istediğimiz seviyede rekabet edemeyiz. Yeni ürün, hizmet , fikir veya iş modellerinin yalnız şirket içinde geliştirildiği devir gerilerde kaldı. Bir yandan kendi iç kaynaklarımızla yeni fikirler üretirken, diğer yandan bunları dışarıdan tedarik etmekte artık mümkün.
Açık İnovasyon, inovasyonun çok daha geniş bir alanda kazan-kazan felsefesine dayanarak yapılan modelidir. Bu modelle birlikte Ar-Ge çalışmaları, çalışanlar ve Pazar araştırmaları gibi şirketlerin inovasyonlarını oluşturan şirket içi çalışmalar, alternatifsiz olmaktan çıkmıştır. Şirket dışına taşan inovasyon çalışmaları, müşterilerle birlikte farklı kurum ve bireyleri şirketin yaratıcılık sürecine dâhil ederek, şirketler için yepyeni fikir, ürün ve hizmetlerin ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
Partner firmalarını titizlikle seçen ,açık inovasyonu benimsemiş, yaratıcı ve esnek firmalar geleceğin firmaları olacaktır.
Önemli olan akıllı olmak değil, aklı yerinde ve zamanında kullanmaktır. ( Descartes )