Yasemin Devrimi

Hiç görmediğimiz bir ülkeye ilk kez gittiğimizde içimizi bir heyecan sarar. Aslında hissettiğimiz, bilinmeyeni ilk kez görme, anlama ve hissetme fırsatıdır. İşte benim de tam olarak hissettiğim buydu. Tasarımını yaptığımız projenin sunuşu için Tunus’a gidiyordum. Tüm dünyayı saran Arap baharının ilk filizlendiği topraklara. Yasemin devriminin başladığı, her şeyin bir anda olduğu o güzel ülkeye.


TUNUS’U ANLAMAK
Kasım 2010'da, meyve sebze satıcısı olan işsiz bir üniversite mezununun, satış arabasına polisin el koymasından sonra kendini ateşe vermesi ile başlayan protestolar, 23 yıldır ülkeyi yöneten Zeynel Abidin Bin Ali’nin başkanlığı bırakıp 14 Ocak 2011'de ülkeden kaçmasıyla sonuçlanır. Bunlar hepimizin bildikleri… Ziyaretim sırasında gördüklerim ise her şeyi daha anlamlı kıldı.


Gözüme ilk çarpan şey yüksek bina olmayışı idi. Gerek Tunus gerekse Sfax şehirlerinde en yüksek bina, otoritesini göstermek istercesine Bin Ali’nin parti binası idi. O sebeptendir ki ilk kıvılcım ülkenin 2. Büyük şehri Sfax’ta parti binası yakılarak başlamış. Sonrasında başkent Tunus’ta devam etmiş. Yemek için gittiğimiz lüks lokantaların olduğu sokakta yakılan bina anıt gibi yakılmış halde sergileniyordu. Ben de tüm dünyada Arap baharının tam olarak başladığı o yerde bulunmanın mutluluğu ile aşağıdaki resmi sizinle paylaşıyorum.

Devrimin derinden etkilediği yer ise sokaklar. Yani trafik. Polislere duyulan tepki ve devrim sonrasında yaşanan özgürlük duyguları trafiğe de özgürlük ve kuralsızlık olarak yansımış. Birkaç ay trafik polisi de kimseye karışmayınca kişisel trafik özgürlüğü de bir süre sınırsız yaşanmış . Söylenene göre benim gördüğüm; zaman geçtikçe düzelen hali. Hele motorsiklet sürücüleri bir alem...

İsmi baklava da olsa tadı ve şekli bizim baklavalardan tamamen farklı bir baklavaları var ki anlatılmaz önce uzun uzun seyredilir ( tablo gibi) ve sonra afiyetle “biri bana dur desin” diyerek yenilir. En büyük özelliği de şerbet yerine bal kullanıyorlar ve inanılmaz hafif. İnsanın boğazında bizim şerbeti bol baklavalar gibi tıkanıp kalmıyor. Benden söylemesi giderseniz veya giden birileri varda mutlaka deneyin.

 

Bir de zeytin ağaçlarından söz etmeden geçemeyeceğim. Tunus –Sfax şehirleri arası otobanda onlarca kilometre boyunca otobanın sağı solu bina olmaksızın ufka kadar zeytin ağacı ile dolu idi. Ağaçlarla ilgilenen ve  seven biri olarak manzara inanılmazdı. Fransızlar tarafından 100 yıl evvel ve her biri arasında 24 metre olacak şekilde dikilmişler. Onca zamanda kocaman olmuşlar tabii.  Şimdilerde ise daha ufak boylu İspanyol zeytin ağaçları dikiliyormuş, 3 yıl sonra zeytin vermeye başlıyormuş ama 15 yıl sonra ömrünü tamamlıyormuş. Dünya zeytin üretiminde İspanya birinci sırada. Dördüncü olan ülkemizden sonra Tunus beşinci sırada yer alıyor.

Çin, Tayvan, Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya’dan ağırlıklı olan ithalat yapan Tunus’ta; yabancılara yatırım teşvikleri uygulanıyor. 5 yıl vergi alınmaması gibi yabancı yatırımcılara teşvikler var ancak kalifiye eleman sıkıntısı yaşanıyor. Yatırım yapan firmalar şehir dışında %50 teşvikle 15 TL/m2’ye sanayi  arsası bulabiliyor. 2010 yılında %4 olan büyüme, 2011 yılında (- 1,8%) olarak gerçekleşmiş. Bu yıl (+3%)  olarak bekleniyor. İşçi maaşları oldukça düşük. Maksimum maaş bizim asgari ücret seviyesinde. Ağırlıklı olarak Fransız ve Alman firmaları yatırım için Tunus’u tercih ediyor. Her yerde Fransız markaları görülüyor. Yabancı dil olarak da haliyle Fransız’ca yaygın kullanılıyor.


Arap baharı sonrasında ilk seçimlerin yapıldığı ülke olan Tunus’ta mart 2013 yılında ikinci seçimler yapılacak ve her şey daha da düzene girecek gibi duruyor. Dile kolay halk devrim yapmış, tartışarak uzlaşmak için biraz vakte ihtiyaçları var. Tunus halkı gördüğüm en optimistik ve nazik insanlar. Fabrika içi ziyaretlerde temizlikçi kadından,işçisine kadar herkes gelip elimi sıktı ki sanırım yarım saat içnde 20 kişi ile tokalaşmışımdır. Çok sıcak ve sevecenler. Bayrağımız ve kültürümüz benzer nede olsa. Türkiye ve Türklere duyulan sevgi inanılmaz . Tunus ve Afrika ülkeleri başta olmak üzere ülke olarak seferberlik ilan edip zamanında Avrupalıların yaptığı yatırım ve hamleleri bizler de buralarda yapmalıyız. Zaman makinesi ile 20 30 yıl evvelki yıllara gitmiş gibi hissettim . Arçelik’te ilk çalışmaya başladığım yıllarda birkaç enjeksiyonu veya presi olan ufak atölyelerde imalat yapan ama gerçekten işini doğru yapan firmalar, şimdilerde yüzlerce çalışanı olan ana sanayi büyüklüğünde yan sanayi oldular. Yani yapılacak çok şey, ilerlenecek çok yol var. Ancak sömürerek değil, kardeş gibi görerek, teknoloji transfer ederek, yılların verdiği tüm bilgi birikimini  paylaşarak. Bunu yapmaya mecburuz. En azından ben öyle hissediyorum. Dünyada değişimin kapılarını açan o güzel insanlara borcumuz var.  Tüm dünya biz Türkleri bekliyor. 7 yıl kurucu genel müdürlüğü yaptığım Türk-İspanyol ortaklı şirkette İspanyol’lardan öğrendiğim güzel bir söz vardı: “Bir yerde kuvvetli olmak istiyorsan orada olmalısın. Uzaktan olmaz”. Bizler de genç Türkler olarak 2023 500 Milyar ihracat hedefi için sadece ihracatı değil, yurtdışında ortaklık kuracak partnerlerimizi de seçerek oralarda da fabrikalar açmalıyız. Tunus ve Fas gibi ülkeler Afrika kıtası için doğru merkezler, üstelik Avrupa’nın dibinde. Bu ay Tunus’ta üniversitede Türk dili bölümü açılıyor. İş adamları ve 2.nesil akrabaları başta olma üzere buraya gideceklerini söylüyorlar. Türkiye arkasına olumlu rüzgarını almış model ülke olarak yolunda ilerliyor. Zaman bizim zamanımız. Tüm dünya Türkiye gerçeğini konuşuyor. O yüzden çok çalışalım. Daha çok çalışalım. 
 

Bir Zeytin ağacı dikelim…

K.Hakan ÜNLÜ