Yeni Sanayi Stratejisi

Evde oturmaya tahammülüm yok. Durulacak gibi değil. Hafta sonları durum daha da çekilmez oluyor. İnşaat gürültüsü kabusum oldu. Çevremizde her sokak şantiye alanı. Sokaklar hafriyat ve beton kamyonları ile dolu .. Bu pazar kahvaltı keyfimi yapıp gazeteyi elime aldım. Üşenmedim saydım. Tam  15 sayfa yeni inşaat proje tanıtımları ile dolu. En arka sayfa da dahil 47 sayfa gazete olmuş sana emlak rehberi.

Geçenlerde Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan açıklama yaptı. “Sanayinin toplam milli gelirden aldığı payın düştüğünü ifade ederek, bunun iyi bir trend olmadığını, Türkiye’de artan dikey yapılaşmanın rantı artırarak, basit ve hızlı para kazanmanın önünü açtığı ve bu durumun da ekonomide sanayinin payının giderek azalmasına sebep olduğu” tespitini yaptı.

Aynı hafta üyesi olduğumuz İMMİB’den e-postalar almaya başladım. Paris, Kenya, Rusya ve Cezayir ‘de yapılacak ve desteklenen bu fuarların tamamı  İnşaat, Yapı Malzemeleri, Alt Yapı Tesisleri v.b. için düzenlenen fuarlar.

 

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer'in “Yüksek İstişare Konseyi” Toplantısı Açılış konuşmasını dinledim. Haliyle en çok ilgimi çeken kısım şuydu;

“Sanayimizin ekonomi içindeki payı, son on beş yılda olağanüstü gerilemiştir. Bu, son derece tehlikeli bir gelişmedir. Sanayisi güçlü olmayan hiçbir ekonomide, sürdürülebilir büyümeyi yakalamak mümkün değildir.

1920’lerde hiçbir sanayi kurumu olmayan bir ülkeden, bugün dünyanın en büyük ilk 20 ekonomisi içine girdik.

Büyümenin yegâne itici gücü, imalat sanayidir. Son 15 yılda sanayi sektörünün karşılaştığı bu düşüşü iyi analiz etmek gerekmektedir.

Hızlı kentleşmenin yarattığı çarpık iktisadi gelişmeler, rant ekonomileri bazı sektörleri dönemsel olarak aşırı cazip kılabilir.

Ancak zaten sınırlı olan iç tasarruflarımız, verimliliği düşük, ücret seviyesi düşük, teknolojik donanımı düşük sektörlerdeki yatırımlara yönelirse, büyümenin sürdürülebilir kılınması mümkün olamaz.

Bilindiği üzere, bu yılın sonunda 2015-18 dönemini kapsayan bir yeni sanayi stratejisi yürürlüğe girecektir.

Bu girişim, yeni dönemde, teknolojiyi, inovasyonu, nitelikli iş gücünü teşvik ederek sanayinin güçlenmesini, rekabet gücünün arttırılmasını ve sürdürülebilir çevre kısıtları altında kalkınmayı sağlayacak anahtar bir belgeye dönüşebilmelidir.”

Yukarıdaki konuşmanın altını doldursak zaten ekonomimiz orta gelir tuzağından çıkacak. Durumun özeti de çözümü de belli. 2023 hedeflerini tutturmamız için sanayiye inovasyona devletin destek olması gerekiyor.

Bir diğer önemli konu ise nitelikli iş gücü. Bunun için de eğitim sistemimizin revizyonu gerekiyor. Kaç kez eğitim ve sınav sistemi değişti bilemiyorum ama sürekli değişiyor olmalı ki oğlum liseye girmek için 3 yıl sınava girmek zorunda kaldı. Sonraki sene tek sınavla liseye girildi. 2 sene sonra da üniversite sınavına girecek ve yine bir şeyler değişecek. Hepimiz yaşıyoruz, az çok etkileniyoruz.

Türkiye OECD’nin PISA 2012 eğitim raporunda notunu yükseltse de, ortalamanın yine çok altında kalarak sınıfı geçemeyip 64 ülke arasında 42'nci sırada yer aldı. Matematik , fen ve okuma anlama konularındaki PISA raporuna bakılırsa bir şeyler yapmamamız şart. PISA sınavının 15 yaş 3 ay ile 16 yaş 2 ay arasında yapıldığı düşünülürse konu ülkemizin geleceğini yaratacak gençliğimiz …

 

YÜKSEK HEDEFLER KOYMAK İYİDİR

 

24 Eylül 2014 tarihinde, kalıpçılık sektöründeki gelişmeleri, sorunları ve çözümlerini ana ve yan sanayi temsilcilerine aktarmanın amaçlandığı, ana ve yan sanayi yöneticilerinin de katılım sağladığı 4. Ulusal Kalıpçılık Semineri gerçekleştirildi. Çok verimli ve bilgilendirici idi.

 

UKUB Başkanı Sayın Şamil Özoğul’un konuşmasında en çok dikkatimi çeken konular şunlardı;

“Üretim sanayisi açısından stratejik öneme sahip olan kalıpçılık sektörünün, bir devlet politikası olarak uzun zaman önce ele alınması gerekirdi. Önümüzde Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz gibi çok güzel örnekler de varken çok derin araştırmalar, çalışmalar yapılmasına da hiç gerek yok.. En son ve güncel Kore örneği bile bizler için yeterlidir.

Kalıpçılığın gelişmesi için, sanayinin yoğun olduğu bölgelerde kalıpçıları kümelenme modeli ile bir araya getirecek olan, içerisinde, ilk yatırım ve işletme maliyetlerini düşürecek olan Ortak Kullanım Merkezinin, Kalıp Deneme Merkezinin, Ar-Ge Merkezinin ve mesleki eğitim merkezinin bulunacağı küçük ihtisas sanayi bölgelerinin kurulması gereklidir.

Türk Kalıpçısı, kümelenme modeli ile Yalova Kalıp İmalatı İhtisas OSB içerisinde bir araya gelecek, ortak kullanım merkezinin de desteğiyle maliyetlerini düşürecek, derinlemesine uzmanlaşacak, rekabet gücünü arttıracaktır.

 

Değerli Sanayiciler, şu sorulara hep birlikte cevap aramalıyız:

Neden sektöre hiç yeni kalıpçı firma katılmıyor?
Neden mevcut kalıpçılar kapasitelerini yeterince arttıramıyor?
Neden sadece kalıp üreten firmaların sayısı gitgide düşüyor?

Kendi kalıphanesi olan parça imalatçılarının maliyetine kalıp yapıp, baskıdan para kazanma eğilimleri bu sorunun nedenlerinden biri midir? 

Katma değeri arttıracak bilgi, beceri ve tecrübeye sahip nitelikli işgücünün eksikliği bu sorunu etkilemekte midir?

Çalışmadan kazanmanın, hak etmeden elde etmenin peşinde koşan bir nesil yetişiyorken, kalıpçılığı meslek edinecek ve sektörü ileriye götürecek gençler bulabilecek miyiz?

Son soru da: Çin’ den daha ucuza almak varken, neden Türkiye’den kalıp satın alınsın?

Çin’den satın alınan kalıpların bir çoğu henüz T0 bilemediniz T1 aşamasında iken, kabul kriterlerini tam karşılamasa da, termin baskısından dolayı, tamir-bakım-revizyon giderleri de sineye çekilerek, parası peşin ödenerek, na-tamam ithal edilmektedir.

Kalıbın tamamlanması için Türkiye’de yapılan çalışmaların tutarları üretim gideri olarak değil de satın alma gideri olarak kalıp ilk fiyatına eklense, acaba bu kalıplar yine de Çin’den ithal edilir mi?”

 

 

İkinci ilgi çekici konuşmayı ise Farba Şirketi Aydınlatma Grubu Başkanı Sayın Ahmet Bayraktar yaptı. Kendi şirketi geçmiş ve gelecek vizyonundan bahsederken aslında hepimizin yapması gerekenleri özetledi. Hürriyet gazetesinde bugün 15 sayfalık yapı projeleri yanında, Sayın Vahap Munyar’ın köşesinde Farba hakkında haber yazısı vardı.. Sadece başlığı bile her şeyi açıklıyor: Alman Odela’yla sıçradı, ciro  34 milyon Euro’dan 338 milyon Euro’ya çıktı.. Ne güzel bir cümle ,öyle değil mi? 2023 yılı 500 milyar ihracat hedefi, ilk 10 büyük ekonomi olmak, katma değeri yüksek ,inovatif ürün tasarlamak ve üretmek, marka olmak yada markaya sahip olmak… Olay budur. Ülkemizin ihtiyacı olan Farba gibi şirketlerdir. Haberi okursunuz güzel detaylar var. Ben UKUB kalıpçılık seminerinde Sayın Ahmet Bayraktar’ın konuşmasından özet geçeyim.

 

“Lisanslı olarak ve kendi tasarımını yaptıkları otomotiv dış aydınlatma üretimleri var.

1979 da İtalya’da yaptırdıkları kalıplar pahalı olunca kalıphane kurmuşlar ve kendi kalıplarını yapmaya başlamışlar. 2004 de 10 yıllık plan yapmışlar..Bu plana göre Türk pazarında sıkıştıklarını anlayarak, Almanya Odela firmasını satın almışlar ve Opel hariç tüm otomotiv markaları ile çalışmaya başlamışlar.. Çin’de Mercedes stop lambası için fabrika kurmuşlar. Cirosu 10 kat artmış. 

Otomotiv sektörü küreselleşmeyi Türkiye’de en iyi başaran ve entegre olan sektör .

Ülkemizde kalıpçılık açısından potansiyel var.

Avrupalının heyecanı yok…

Kalıpla ilgili çok fazla üretici var ama arz talep dengesi yok.

Kalıp raporlama her hafta Avrupalı kalıpçıdan geliyor. Haftalık raporlama sistemleri güvendir, pazarlama ve iletişim kanalıdır. Türkiye’deki kalıpçılarda raporlama eksik, kalıp denemeleri çok zayıf. Kalıp deneme fabrikası olmalı herkesin ihtiyacı var, kalıp denemesi yapılınca seri imalatlar aksıyor..

İhtisaslaşma ve referans önemli..

Türk firmaları gelecek vaat eden yan sanayilerle, küresel firmalarla çalışmalılar…

Çin’de her türlü fiyat var, Türkiye’den daha ucuz değil, aynı kalıp kalitesi için kalıp fiyatı aynı…”

  

Yukarıdaki konuşma üzerine saatlerce yazılır, konuşulur, tartışılır, her firma sektörü farklı da olsa ders alacak, ucundan tutacak ilgisini çekecek bir konu bulacaktır.

 

%3- % 4 büyüme ile yani 2014 yılı ve muhtemel 2015 yılı büyümesi ile ülkemizde işsizlik %10 civarında devam edecektir. Türkiye’de %6-%7 büyümeyi destekleyecek 2. yatırım ve sanayi devrimine, sanayi değişim rüzgarına ihtiyaç vardır.

 

Yüksel hedefler koymak iyidir. 2023 yılında 500 milyar ihracat ve 10 büyük ekonomi içinde olmak için daha yapılacak çok işimiz var. Sanayisi, markaları ve inovasyonu ile anılan bir ülkeye dönüşmemiz için topyekün bir seferberlik gerekiyor.