DEĞİŞİM VAKTİ
Goethe şöyle söylemiş “Neler değişmedi ki! Dünya dönerken kendi ekseni etrafında dönebilene ne mutlu!”
Bu söze katılmamak ne mümkün? Değişim olurken, kendi ekseni etrafında dönebilen ve değişime ayak uydurabilenler ayakta kalacak. Üstelik değişim; eski zamanlara göre daha da hızlandı ve daha hızlı yaşamlarımızı etkiliyor. İnternet, cep telefonu derken iş hayatı ve özel yaşantılarımız dijital sisteme bağlandı. Günümüzde özünü koruyan, başkalarını düşünen ve başkasını mutlu ederek mutlu olabilen insana selam olsun…
Her başımız daraldığında geçmişe dönüp, çocukluk ve gençlik günlerimiz aklımıza gelir. Dün tahta oyuncaklarla oynardık, genelde kendi oyuncağımızı kendimiz yapardık. Mahallede topu olan çocuk az ve bu nedenle top sahibi çocuk mutlaka maçta oynardı, hem de santrafor olarak. Bugün ise baldızın 1 yaşındaki çocuğu Ipad’i kendi açıyor, parmağı ile o meşhur hareketi yapıp istediği ikonu buluyor. Bazen oyun oynuyor, bazen de video izliyor. Üstelik sıkça da kendi videolarını bize izlettiriyor. Oysa biz bilgisayarla üniversite zamanı tanışmış ( uzaktan merhaba ) sonrasında da iş yerinde haşır neşir olmuştuk. Günümüzde insanoğlu gelişimini en kolay ve en çok teknoloji ile tamamlıyor. Zamanımız değerli olduğundan teknoloji başkalarına ulaşmanın en kestirme yolu olarak kullanılıyor. İnternet sürekli olarak elimizin altında. Hayatımızı kolaylaştırdığı da bir gerçek. Hepimiz büyüyoruz, zaman su gibi akıp gidiyor. İçimizdeki çocuk orada bekliyor bizi. Mutsuz olmadan mutluluğun değerini anlayamıyor, elimizdekinin kıymetini bilemiyoruz..
Dünya dönerken kendi ekseni etrafında dönebilene ne mutlu! –Goethe
MODERN DÜNYA, YALAN DÜNYA
Modern dünya insanı olan bizler; hep çocukluğumuzu özleriz. İyice yaşlanınca geçmiş dilimize takılı kalır ve değişen yaşam şartlarından yakınırız. Hanım bu aralar “çok konuştuğumu söyler durur” hele ki hararetli bir konu ise ( Gerçi gençken de pek farklı değildim). Geçen hafta yaşça epey ileri bir büyüğüm beni bir saat esir alınca anladım. Yaşlandıkça insan çok konuşuyor, ya da konuşma ihtiyacı artıyor. Hanıma hak verdim neticede. Az konuşmaya gayret edeceğim. Oğlum bu aralar bizim sevdiğimiz meşhur eski Türkçe popları dinlemeye başladı. Gitti yabancı şarkılar, yaşasın Türkçe parçalar. Nereden buldu? İnternetten tabii. Gençlik gibisi yok. Enerji kaynağımız çocuklarımıza gençlerimize sahip çıkmak lazım.
Bize biçilen yap/ yapma sakın diye öğretilen rol modelli hayatlarımız bizi esir almış durumda. Sanırım modern dünya insanı en büyük sıkıntıyı bu nedenle yaşıyor. Doğuştan bize öğretilen kalıbın dışına çıkınca da işler kolay olmuyor. Çemberin içinde mi dışında mı daha mutlu oluruz ?
Değişen, dönüşen ve gelişen insan ayakta kalıyor. Uyumlu olabilen ve esnek düşünce yapısını benimseyebilen kişiler başarılı ve mutlu oluyor.
RENGİM DEĞİŞTİ
Değişimden kaçamayız, aksine değişimi kucaklamamız lehimize kullanmamız uyum sağlamamız gerekiyor. Statükoyu savunan hiçbir kişi ve yönetim başarılı olamaz. Tanıştığımız her yeni kişi, öğrendiğimiz her yeni bilgi, tespit ettiğimiz her yeni durum bizim olaylara ve kişilere bakış açımızı değiştiriyor. Bu değişim davranışlarımıza yansıyor.
İşte yine bahar geldi. Bu sene bahar yazımı erken yazıyorum. Zira kar yağışını hiç sevmiyorum. Bu sene çok yağmur ve çok kar yağdı. Ofisimin dışındaki serçe kuşları bıcır bıcır şarkı söylüyorlar. Yaşamın, baharın rengi, neşesi geldi. İstanbul’da yaşayan biri olarak erguvandır benim için baharın rengi. Erguvan ağaçları açtıysa bahar gelmiştir, mutlu olmak için başka bir şeye ihtiyacı olmaz insanın. Her şey renklerle ifadesini buluyor aslında… Erik ağaçları bu sene erken açtı hem de Şubat sonunda onca kar yağışına rağmen. İnadına tüm erik ağaçları çiçek açtı.
Daha ufacık çocukken hayatımda ilk kez, karşı apartmandaki siyah beyaz televizyonu gördüğümde camın kenarından 3 akşam beni uzaklaştıramamışlar. Mecburen bir televizyon da biz almışız. Tabii bütün bir apartman her gece bizde. Bakın o zaman eski teknoloji tüm apartmanı bir araya getirmeyi başarıyordu. Gerçi annem söylenir dururdu, çay kahve servisi yapmak kolay değil apartman ahalisine, yine de iyiydi siyah beyaz televizyon zamanları. Şimdi LED TV, 3D TV , 1000 hertz teknoloji uçuyor ama bizi mutlu etmiyor bırakın apartmanı aileyi bile bir araya getiremiyor. Bu vesile ile TRT siyah beyaz dönemin duayen spikerlerinden Can Akbel’ i anmak lazım. Vefat etti, duymuşsunuzdur. Mekanı cennet olsun.
Renkleri şimdiki gibi hayatımda ön plana almaya başladığım zamanı hatırlamak zor. Tasarım yaparken renk hep vardı lakin hayatın içinde rengi yaşamak daha güzel. Modern yaşam çarkının içinde erimek yerine kendime yatırım yapıp mutlu olmam ve başta ailem olmak üzere çevremdekileri de mutlu etmem lazım; “DEĞİŞMEM LAZIM” söyleminin hayatımı şekillendirmeye başladığı dönemdi… Sadece iş odaklı çok çalışan biri yerine kendime ve aileme nitelikli vakit ayırınca bir de baktım ki işlerim de daha iyi gelişiyor. Mutlu insan daha rahat çalışıyor, problemleri daha net görüyor ve çözüyor. Gerginlikten kimseye fayda gelmemiştir. Robot gibi çalışmak değil, kaliteli çalışmak iş yaşantımızda bizi başarılı ve mutlu kılıyor. Hayatının rengine hakim olan, rengin farkına varan, rengi görebilen mutlu oluyor.
Burnumdan soluyorsam ve sinirliysem her şey nasılda bir anda siyaha, griye dönüşüyorsa, mutluluğun resmi de yeşil renktir benim için. Yeşil görürüm mutlu olduğumda… Şehirlerin de rengi vardır benim için. Mesela Ankara siyahlar şehri iken İstanbul gökkuşağı renklerini barındırır. Ankaralılar şimdi kızacak, İstanbul’da yaşanmaz, Ankara’mız şöyle güzeldir, böyle harikadır diye ama görüyoruz her hafta sonu İstanbul’a 06 plakalı arabalar geliyor. Gezmeye hafta sonu Ankara’ya giden İstanbul’ lu görmedim. Kıyafet seçerken, evimizi dekore ederken, olayları ve duyguları tanımlarken renkler hep başroldedir… Şimdi itiraf etmeliyim ki portakal renge aşığım. Portakal renk bir ürün veya kıyafeti almak için gerek yeter şart olabiliyor benim için. Herkesin bir rengi vardır kıyafette. Benim rengim portakal.
Sadece siyah, beyaz ve grinin tonlarından oluşmasın hayatımız. Değişim güzel şey ama pozitif yönde olmak kaydı ile. Renkli hayatlarımız olsun, renkli ve enerji dolu arkadaşlarımız ne kadar çok ise o kadar zenginiz. Renkleri, değişimi ve hayatımızı harmanlıyoruz ve bu muhteşem üçlü bizi biz yapıyor…
İçinize bahar sevinci ve renkleri dolsun. Etrafınıza bakın, yaşasın yine bahar geliyor. Daha pozitif, daha eğlenceli, daha sağlıklı ve gerginliklerin olmadığı günler diliyorum.